22 Ağustos 2011 Pazartesi

Miş'li Geçmiş Zamanın Anlattıkları

Miş'li Geçmiş Zamanın Anlattıkları Miş'li Geçmiş Zamanın Anlattıkları

Aslında hep aynı başlar biz insanların aşk hikayeleri.'İki sevgili varmış'... Varmış diyerek bu aşkın da geçmişte kaldığını anlıyor okur. Belki okumak istemeyecektir; sonu acıklıdır, hüzünlenir diye. Ama sonra içinden bir ses 'oku' der ve satırlardaki kelimeler dans etmeye başlar yavaşça. Aslında her hikayeden alınacak bir ders vardır, kaybedilecek bir şey yok.

Gelelim hikayemizin 'mişli' olan kısmına. İki sevgili varmış... Birbirlerine deliler gibi aşık olduklarını söylemeye gerek yok sanırım. Karşılıklı çıkara dayanan ilişkilerin içerisinde tertemiz kalmayı başaran bir aşkmış onlarınkisi. Birbirlerine verdikleri sözler hep ölümsüz bir aşkın yaşanması için harcadıkları çabaymış. Oysa hayat acımasızdı; insanlar da öyle... Karşılarına çıkacak engelleri aşmalı, güçlü olmayı başarmalıydılar.

Mutlu olmayı biliyorlardı. Ufacık bir olay bile onlara yeterdi mutlu olabilmeleri için. Yarın olmayacakmışçasına yaşıyorlardı aşklarını. Yarın olmayabilirdi çünkü. Olur da ölüm aralarına girerse, hayatta kalan mutlu olacaktı, her ikisi için mutlu olacaktı. Yarının olmayacağını hissetmişlerdi besbelli. Onların umut dolu yarınları erkeğin ölümüyle hayal oldu kız için... Erkek, sonsuzluk denen boşluğa yarınları yaşamadan, yaşatmadan gitmişti.

Yaşamak mı zor geride kalan için? Yoksa giden için sevgilisini yukardan bir yerden seyretmek mi daha zor? Bu soruyu sanırım ancak onlar cevaplayabilir.

Yaşamaya mecburdu genç kız. Her şeyden önce sevgilisine verdiği sözü tutmalıydı. Mutluluğu iki kat fazla yaşamak ne kadar da güçtü halbuki...

Zaman geçtikçe insanlara, hayata karışmaya başladı; tek başına, yanında sevdiği adam olmadan. Güçlü olması gerekiyordu, hayata küsmediğini, zorlukları yalnız başına aşabileceğini göstermeliydi... Akşamları yalnız kalınca, gündüzleri taktığı 'güç' maskesinin ardında kalan acılı ruhunu özgür bırakıyor. yaralı kalbi tuzlu gözyaşlarıyla yikanıyordu. Yaralarını sarmaktan acizdi gözyaşları, tam tersi onları daha da derinleştiriyordu!

Yine böyle bir gecede, ağlamaktan yorgun düşen bedeni derin bir uykuya dalmışken o çıkıp gelmişti. Kıza verdiği sözü hatırlattı ve mutluluğu yaşamasını istedi ondan. BASKAsıyla olma vakti gelmişti, onu koruyacak, sevecek başka birini bulmalıydı.

Aradan yıllar geçti ve karşısına biri çıktı. Yolunu aydınlatacağını söyledi... Kabul etmek zordu ama o birinin gözlerindeki ışıltı tanıdıktı. Bu ona cesaret verdi. Böylece ansızın çıkan o hiç tanımadığı erkeğe elini uzattı ve ruhu onun açacağı yoldan özgürce ilerlemeye başladı.

Yukarda ki için zordu bunu izlemek, ama yine de huzurluydu. Melekler ağlar mı bilemiyorum ama iki sevgilinin yolunu gökyüzünden inen ufak, tatlı damlacıkları ıslatmıştı. Tatlı, ufak ve ılık damlacıklar bir meleğin gözyaşlarından başka ne olabilirlerdi ki?

Cevabını aslında hiç kimse bilemezdi. Sadece aşkın büyüsüne kapılırdı insan, ve ondan ötesi bomboş gelirdi duygulara. Sırf bu yüzden aşk, kelimelerle anlatılamayacak kadar hep özel kalmayı başardı. Miş’li geçmiş zamansa bunun acı bir kanıtıydı. Sen bu yazıyı okurken, aklından bin bir türlü fikir geçecek, yazı sonundaysa karışmış duygularına hakim olamayacaksın. Peki ya şimdi, Şimdi ne düşünüyorsun?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz İçin Teşekkürler...